Duyuru Hayatın En Uçsuz Bucaksız...

Konusu 'Bunun Dışındakilerin Arşivi' forumundadır ve DODGE_VİPER tarafından 14 Kasım 2017 başlatılmıştır.

Değerli forum kullanıcıları,

Bu forumda aktif olabilmen için öncelikle oyun hesabına giriş yapman gerek, aksi taktirde foruma ulaşamassın. Eğer oyun hesabın yok ise, lütfen kendine yeni bir hesap aç. „Oyun için tıkla“
Konu Durumu:
Mesaj gönderimine kapalı.
  1. Hayatın en uçsuz bucaksız zamanlarında yerlerinde yeşeren bazı filizlerin , kozalakların ve tohumların daha güneş ışığını görmeden karanlığa mahkum olduğu bir Dünyadayız. Zincirlerle dans etmek zorunda kalan insanları gördükçe içimin burkması elde değildir. Kötülüğün ve adaletsizliğin gölgesinde günü geçip giden Dünyada artık hakkıyla kazanma deyimi neredeyse yok oldu. Haksız yoldan kazanan kral hakkıyla kazanan ise fakir olmakta. İşin en kötüsü ise zincirlere mahkum olmayı seven insanlardır. Adalet için bir çok kan dökülmüştür bu zamana kadar fakat hiç bir şekilde haksızlığı yenememiştir bu girişimler. Neticesinde binlerce hak peşinde koşan insan güller ve diğer çiçeklerle özene bezene tabut eşliğinde toprağa verilmiştir. Şahsen buna hiç gerek yoktur fakat bazılarının "Aptal" diye tanımladığı özellikle Albert Einstein'ın sözlerinde geçen cümlelerde yanıldığını belirtmek istiyorum. Herkes kendi çıkarlarının peşinden koşar ve kendisi üzerinden en iyisini topluma yansıtmak olduğunu savunur. Tabii ki insanlar bir çok kez yanlış kararlar alır doğamız gereği bu böyledir fakat zincirlerin tutkulu kölesi olmak nedendir ? Şahsen bu soruyu bir çok kez kendime çok sordum herkesin bir zinciri vardır ama önemli olan bu zincire ayağınızdan balı olmak değil boynunuza kolye yapabilmektir işte demek istediğim olayda budur. Ben gerekse burada bir çok kez haksızlıkların önlenmesi için bir çok kez ağazımı açtım ve bu zamana kadar çok sabırlı davrandım fakat sabırda bir yerden sonra tükenebilir hiç bir şey sonsuz değildir. Sahnelerden sahneye koşmanın pek bir manası yoktur sizce fakat sahneden sahneye koşmanın bence çok büyük anlamı vardır. Neticede her sahnede farklı insanlar , farklı karakterler ve farklı düşünceler vardır. Hayatın en anlamlı sorusuna gelirsek "Neden ben buradayım Neden ben hayattayım ?" soruları insan oğlunun en eski ve en olağan doğal hakkıdır. Elbet bazılarımızın hayatı inişli çıkışlı iken bazılarımızın ise hayatı inişlerle geçmiştir tamda fırsat derken o fırsatta bir anda azgın dalgalara kapılıp gider ve o şahsiyet içten içe yavaş yavaş çürümeye başlar ilk başda çok tatlı bir hüznü olabilir fakat sonra hüzün acıya dönüşür yüreğe saplandıkça saplanır çıkmak bilmez ne kadar uğraşsanızda o oradadır hiç bir şekilde silemez kaldıramazsınız. Günümüzde bir çok insan olaylara yüzeysel bakmaktadır fakat asla enine boyuna düşünmeden yorum yapar ve sonucunda kimi zaman konuyu dalgaya alır ve kimi zaman görmezden gelir veya anlayamaz. İşte Albert Einstein'ın kast ettiği de budur , insanların düşünmeden hareket etmesi. Hepimiz zamanında yanlış hareketler yapabiliriz tabii ki yaptığımız hatanın boyutuna göre değişiklik gösterebilir , hatamızı anlamak bir erdem olduğu gibi sabırda öyledir fakat herkes bu sabırı beceremez. Bir gün bir tabut gördüğünüzde ve çiçeklerle özene bezene mezara gidecekse bilin ki o kişi arkasından çok fazla gülen , hakaret eden , söven vardır.

    Bizler elbet öleceğiz fakat bazen bazı işler öyle sarpa sarar ki insanlar artık kafasını kaldıramaz hale gelir artık ölüm ona dost gibi gelir yavaş yavaş aklı oraya kaymaya başlar düşündükçe peşini bırakmaz saatlerce , günlerce , haftalarca , aylarca ve bazen yıllarca düşünür ve sonunda o his doğru anı bekler işte barutun patlaması için bir fitile ihtiyaç vardır fitil ateşe verildiği zaman baruta gidene kadar her yeri ve kendisini de yakar barut patladığında ise o kişi için hayat sonlanmıştır.

    Elbet hepimizin sorunları vardır fakat bazen hayat o kadar acımasız olur ki her şeyini gözünün içine baka baka sömürüp sizin hayatınızı bir anda küle çevirir. Sürekli düşünürsünüz sürekli taa ki insanlar size "deli" gözüyle bakmaya başlayana kadar işte sizi deli olarak gördükleri zaman aslında siz o kadar fazla düşünmeye alışmışsınızdır ki kendi planlarınız insanların önüne geçer ve buda dolayısıyla insanlar sizi anlamadığı için kendi boşluğunuzda olduğunuz için size "deli" derler. Fakat her "deli" içinde kendi cevherini taşır ve bu cevher bir gün parıldar önemli bu cevheri anlayabilmektir buna yön verebilmektir onu parçalamak değildir.

    İşte insan ölümü yani bu fitil aşamasını ilk burada düşünmeye başlar hayatın yavaş yavaş boş olduğunu düşünmeye başlar ve o cevherlerinin bir işe yaramadığını düşünmeye başlar ve bazen bazı kişiler o cevherleri düşünmeden parçalar. Sonunda ise o düşünmeden davranan kişiler belkide öyle davranmasaydı şu an Dünyada bir sorunu çözebilecek bir kişiyi mezara götürmeyeceklerdi lakin bu tarih boyunca böyle olmuştur insanlar aynı hatalarını sürekli devam ettirmekte mahkumdur bu Dünyada nesilden nesile geçen sınır kavgalarıda böyle değil midir ?

    İnsanlık kaç senedir bu gezegende ? 300.000 ? 1.000.000 yıl ? 3.000.000 yıl ? Bunun ne önemi var ki diyebilirsiniz. Seneler geçse de insanlık asla ve asla hatalarından vazgeçmemiştir nedeni ise kendince haklı olma çabasıdır eğer haklılığı başka bir şekilde arasaydı zaten Dünyada savaş , açlık ve ve kargaşalar olmazdı.

    Hepimizin küçük yaşta veya gençken işlediği yaptığı hatalar mevcuttur örnek verirsek bazen Annemizi ve Babamızı dinlemeyip arkadaşlarımızla sokağa çıkıp gezmek gibi yada Ailemizi , büyüklerimizi dinlemeyip kendinin istediği şeyleri yapmak gibi fakat sonucunda her iki tarafta uzlaşamamaktadır. Bence insanların en büyük sorunu uzlaşmaktan korkmasıdır çünkü eğer bir başkasıyla uzlaşınca kendi fikirleri , özbenliği ve diğer insani duyguları haksızlığa uğrayacağını düşünür. Neticede biz insanlar her zaman doğru yol arayışındayız fakat bunu çok yanlış şekilde yapıyoruz.

    En bilgili kişinin bile bazı şeyleri bilmemesi kabul edilebilirdir fakat bu bilgili kişi başka bir kişiden öğrendiği bilgiyi kendine yediremeyip kibir yapıyorsa yukarıda verdiğim örneğe uymaktadır.

    Peki neden bu yazıyı yazdım ? Belki kiminiz okuyacak kiminiz beğenecek yada beğenmeyecek belki yüzüne bile bakılmayacak sıkılacak vesayre. Demek istediğim kendini ilah zannedenler olduğu müddetçe insanlıklarını göz ardı edip kendilerini kandırmaktadırlar.

    Önemli olan insanlığımızı görebilmektir önemli olağan geleceği düşünerek hareket etmektir. Bizim ne olduğumuzun bir önemi yoktur neticede düşüncelerimizin kargaşasında yaşayan bir toplumuz. Sonuçta hayatı özümsemek böyledir.

    Saygılarımla.
     
    WolfWar bunu beğendi.
  2. WolfWar

    WolfWar User

    Reis sen efkarlı olunca baya sağlam bişeyler yazıyorsun :) Hayırdır bişey mi oldu sana bunları yazdırıyor ?
     
Konu Durumu:
Mesaj gönderimine kapalı.