Geri bildirim Kainat Köşesi!

Konusu 'Bunun Dışındakilerin Arşivi' forumundadır ve Aliens tarafından 18 Eylül 2016 başlatılmıştır.

Değerli forum kullanıcıları,

Bu forumda aktif olabilmen için öncelikle oyun hesabına giriş yapman gerek, aksi taktirde foruma ulaşamassın. Eğer oyun hesabın yok ise, lütfen kendine yeni bir hesap aç. „Oyun için tıkla“
Konu Durumu:
Mesaj gönderimine kapalı.
  1. _KIYAMET_

    _KIYAMET_ User

    Anladım :) Oyunla pek ilgim kalmadığı için kim ne v.s. bilmiyorum. :D İyi diyorsan iyidir. :D

    Bir de Oyun dışı resim albümünde son mesaj benim ekleme yapamıyorum :D
     
  2. Aliens

    Aliens User

    Paylaşılma tarihi: 19.09.2016

    Şimdide sizlere görseller yerine terimlerden bilgi vereceğim.

    İlk terimimiz: Kuiper Kuşağı... (benim en sevdiğim kapı ve yine en sevdiğim astronomik objelerden biridir. :D )
    Diğer bilgileri de zamanlar siz değerli kullanıcılara bu konudan ileteceğim.

    Teorik görseli:
    [​IMG]
    Kuiper Kuşağı, diğer ismi ile Neptün Ötesi Cisimler güneşten çok uzakta olmalarına karşın onun kütle çekim kuvveti altında etrafında dönen milyarlarca cisme verilmiş genel bir isimdir. Bu kuşakta boyutları mikrometreden kilometrelere ulaşan sayısız cisim vardır. Bunların bazıları güneş sistemimizden kopmuş lakin yıldızımızın çekiminden kaçamayarak hapsolmuş cisimler olurken bir kısmıda yıldızlar arası ortamdan güneşimizin galaksi etrafında dönüşü sırasında geçtiği rotada çekimiyle hapsettiği cisimlerdir. Bu kuşakta ayrıca bol miktarda kuyruklu yıldız vardır. Kuyruklu yıldızlar belli zamanlar güneşin çekimiyle iç sisteme doğru hareket ederek burada donmuş yapısının güneş ısısıyla artmasıyla ardında bir iz bırakarak yıldızın etrafında dönüşünü tamamlamasıyla yeniden donacağı ve gelecekte yine yıldızımıza doğru hareket edeceği zamana kadar kuiper kuşağında kalacağı yere doğru hareket eder. İlerleyen paylaşımlarım da bu kuşağı daha ayrıntılı inceleyeceğiz. Orada sizlere bu kuşaktaki belli başlı cisimleri anlatacağım ve yine Kuiper Kuşağının devamı gibi düşünebileceğiniz (Çok ciddi farkları olsa da kolay anlaşılabilmesi için ben bu şekilde isimlendireceğim.) Oort Bulutunu da inceleyeceğiz.

    Bir sonraki postumda güneş sistemimizi tanıyacağız. Tek tek gezegenleri ve uydularını ayrıca en belirgin özelliklerini inceleyeceğiz. Takipte kalın...

    Güneş Sistemimizi Tanıyalım...

    İlk olarak sistemimizi oluşturan ve yaşamamız için en az su kadar önemli olan Güneş ile başlayalım...

    Güneş:
    [​IMG]
    Güneş, Güneş Sistemi'nin merkezinde yer alan yıldız. Orta büyüklükte bir yıldız olan Güneş, tek başına Güneş Sistemi kütlesinin % 99,8'ini oluşturur. Geri kalan kütle- Güneş'in çevresinde dönen gezegenler, asteroitler, gök taşları, kuyruklu yıldızlar ve kozmik tozlardan oluşur. Gün ışığı şeklinde Güneş'ten yayılan enerji, fotosentez yoluyla Dünya üzerindeki hayatın hemen hemen tamamının var olmasını sağlar ve Dünya'nın iklimi ile hava durumunun üzerinde önemli etkilerde bulunur.
    Samanyolu Gökadasında bilinen yaklaşık 200 milyar yıldızdan birisi olan Güneş'in kütlesi sıcak gazlardan oluşur ve çevresine ısı ve ışık şeklinde radyasyon yayar. Güneş, yaklaşık olarak, Dünya'nın çapının 109 katına (1.5 milyon km), hacminin 1,3 milyon katına ve kütlesinin 333 bin katına sahiptir. Yoğunluğu ise Dünya'nın yoğunluğunun ¼’ü kadardır. Güneş kendi ekseni etrafında saatte 70.000 km hızla döner ve bir tam turunu yaklaşık 25 günde tamamlar. Güneşin yüzey sıcaklığı 5500 °C ve çekirdeğinin sıcaklığıysa 15,6 milyon °C’dir. Güneş'ten çıkan enerjinin 2,2 milyarda 1'i yeryüzüne ulaşır. Geriye kalan enerjisi uzayda kaybolur. Güneş’in üç günde yaymış olduğu enerji, Dünya'daki tüm petrol, ağaç, doğal gaz vb. yakıta eşdeğerdir. Güneş ışınları 8,44dakikada yeryüzüne ulaşır. Güneş, Dünya'ya en yakın yıldızdır. Çekim kuvveti Dünya yer çekiminin 28 katıdır.
    Güneş yüzeyi kütlesinin % 74'ünü ve hacminin % 92'sini oluşturan hidrojen, kütlesinin % 24-25'ünü[9] ve hacminin % 7'sini oluşturan helyum ile Fe, Ni, O, Si, S, Mg, C, Ne, Ca, ve Cr gibi diğer elementlerden oluşur.[10] Güneş'in yıldız sınıfı G2V'dir. G2Güneş'in yüzey sıcaklığının yaklaşık 5.780 K olduğu, dolayısıyla beyaz renge sahip olduğu anlamına gelir. Günışığının atmosferden geçerken kırılması sonucu sarı gibi görünür. Bu mavi fotonların Rayleigh saçılımının sonucunda yeteri kadar mavi ışığın kırılmasıyla geride sarı olarak algılanan kırmızılığın kalmasıdır.
    Tayfı içinde iyonize ve nötr metaller olduğu kadar çok zayıf hidrojen çizgileri de bulunur. V eki (Roma rakamıyla beş) çoğu yıldız gibi Güneş'in de ana dizi üzerinde olduğunu gösterir. Enerjisini hidrojen çekirdeklerinin füzyonla helyuma dönüşmesinden elde eder ve hidrostatik denge içindedir, yani zaman içinde ne genişler ne de küçülür. Saniyede 600 milyon ton hidrojen, helyumadönüşür. Bu da, Güneş'in her geçen saniye 4,5 milyon ton hafiflemesine yol açar. Güneş'teki füzyon olayı sonucunda kızıl kırmızımsı bir alev 15-20 bin km yükselir ve Güneş Fırtınası meydana gelir. Galaksimizde 100 milyondan fazla G2 sınıfı yıldız bulunur. Güneş, galaksimiz içinde bulunan yıldızların % 85'inden daha parlaktır, Güneş'ten daha sönük olan bu yıldızların çoğukırmızı cücelerdir.[11]
    Güneş, Samanyolu merkezinin çevresinde yaklaşık 26.000 ışık yılı uzaklıkta döner. Galaktik merkez çevresinde bir dönüşünü yaklaşık 225–250 milyon yılda bir tamamlar. Yaklaşık yörünge hızı saniyede 220 kilometredir (+/-20 km/s). Bu da her 1.400 yılda bir 1 ışık yılıdır. Bu galaktik uzaklık ve hız bilgileri şu anda sahip olduğumuz en doğru bilgilerdir. Ancak bilimde her zaman olduğu gibi bilgi arttıkça bunlar da değişebilir.[12]
    Güneş günümüzde Samanyolu'nun daha büyük olan Kahraman kolu ve Yay kolu arasında kalan Orion kolu'nun iç kısmında, YerelYıldızlararası Bulut içinde yüksek sıcaklıkta dağınık gaz bölgesi olan düşük yoğunluklu Yerel kabarcık içinden geçmektedir. Dünya'ya 17 ışık yılı uzaklıkta yer alan en yakın 50 yıldız içinde Güneş, mutlak kadir olarak dördüncü sıradadır. (M=4,83)

    Merkür:
    [​IMG]
    Merkür (Utarit), Güneş Sistemi'nin Güneş'e en yakın gezegenidir. 8 gezegenin en küçüğüdür. Adını Roma mitolojisinde ticaret ve yolculuk tanrısı ve tanrıların habercisi olarak bilinen Merkür'den alır. Çıplak gözle izlenebilen 5 gezegenden biri (diğerleri Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn) olarak eski çağlardan beri insanoğlunun dikkatini çekmiştir. Yer benzeri ya da 'kaya' yapılı gezegenler sınıfına girmektedir. Güneş'e yakınlığı nedeniyle yeryüzünden izlenmesi güçtür ve hakkında bilinenler sınırlıdır. Uydusu bulunmamaktadır.
    Merkür, Güneş'e uzaklığı yaklaşık 46 milyon ile 70 milyon kilometre arasında değişen oldukça eliptik bir yörünge izler.Plüton'dan sonra Güneş Sistemi'nin gezegenleri arasında gözlenen en yüksek dışmerkezlik değerine sahip bu yörüngenin milyonlarca yıllık bir çevrim içinde zaman zaman daha da basıklaşarak dışmerkezlik derecesinin günümüzdeki 0,21'den 0,5 düzeyine dek yükselebildiği sanılmaktadır.

    Venüs:
    [​IMG]
    Venüs, Güneş Sisteminde, Güneşe uzaklık bakımından ikinci sıradaki, sıcaklık bakımından da birinci sıradaki gezegen.
    Güneşe uzaklık bakımından ikinci sırada olmasına rağmen en sıcak gezegen olmasının nedeni de atmosferinin gelen güneş ışınlarının dışarı çıkmasına izin vermemesidir. Hatta bazı kişiler eskiden Dünya gibi üzerinde canlıların yaşadığı yeşil bir gezegen olduğunu da söylerlerdi. Ayrıca Zühre, Çolpan veya Çoban Yıldızı olarak da bilinir. Bu gezegen adını Eski Roma tanrıçası Venüs (Eski Yunan Mitolojisi'nde Afrodit)'ten almıştır. Kendi ekseni etrafında, Güneş Sistemindeki diğer tüm gezegenlerin aksi istikamette döner. Güneş etrafındaki dönüşünü 224.7 Dünya gününde tamamlar.
    Büyüklüğü açısından Dünya ile benzerlik gösterdiğinden Dünya ile kardeş gezegen veya dünyanın ikizi olarak da bilinmektedir. Gökyüzünde Güneş'e yakın konumda bulunduğundan ve yörüngesi Dünya'nınkine göre Güneş'e daha yakın olduğundan yeryüzünden sadece Güneş doğmadan önce veya battıktan sonra görülebilir. Bu yüzden Venüs Akşam Yıldızı, Sabah Yıldızı veya Tan Yıldızı olarak da isimlendirilir. Bir diğer adı da 'Çoban yıldızı'dır. Görülebildiği zamanlar, gökyüzündeki en parlak cisim olarak dikkat çeker.

    Dünya:
    [​IMG]
    Dünya; (Yerküre), Güneş Sistemi'nde Güneş'e en yakın üçüncü gezegendir. Güneş Sistemi'ndeki en yoğun ve beşinci büyük gezegendir. Şu an için üzerinde yaşam olduğu bilinen tek gezegendir.
    Katı ya da 'kaya' ağırlıklı yapısı nedeniyle üyesi bulunduğu yer benzeri gezegenler grubuna adını vermiştir. Bu gezegen grubunun kütle ve hacim açısından en büyük üyesidir. Büyüklükte, Güneş Sistemi'nin 8 gezegeni arasındagaz devlerinin büyük farkla arkasından gelerek, beşinci sıraya yerleşir. Tek doğal uydusu Ay'dır. Yeryüzü, Yerküre, Mavi Gezegen ya da Latince adıyla Terra olarak da anılır.

    Mars:
    [​IMG]
    Latince Mars veya Arapça Merih (Türkçe: Bakırsokum ya da Sakıt), Güneş Sistemi'nin Güneş'ten itibâren dördüncügezegeni. Roma mitolojisindeki savaş tanrısı Mars'a ithâfen adlandırılmıştır. Yüzeyindeki yaygın demiroksitten dolayı kızılımsıbir görünüme sahip olduğu için Kızıl Gezegen de denir.
    İnce bir atmosferi olan Mars gerek Ay'daki gibi meteor kraterlerini, gerekse Dünya'daki gibi volkan, vadi, çöl ve kutup bölgelerini içeren çehresiyle bir yerbenzeri gezegendir. Ayrıca dönme periyodu ve mevsim dönemleri Dünya’nınkine çok benzer. 2 adet uydusu bulunmaktadır.
    Mars’taki Olimpos Dağı (Olympus Mons) adı verilen dağ Güneş Sistemi’nde bilinen en yüksek dağ ve Marineris Vadisi (Valles Marineris) adı verilen kanyon en büyük kanyondur. Ayrıca Haziran 2008’de Nature dergisinde yayımlanan üç makalede açıklandığı gibi, Mars’ın kuzey yarımküresinde 10.600 km. uzunluğunda ve 8.500 km. genişliğindeki dev bir meteor kraterinin varlığı saptanmıştır. Bu krater, bugüne kadar keşfedilmiş en büyük meteor kraterinin (Ay'ın güney kutbu kısmındaki Atkien Havzası) dört misli büyüklüğündedir.
    Mars, Dünya hariç tutulursa, halen Güneş Sistemi’ndeki gezegenler içinde sıvı su ve yaşam içermesi en muhtemel gezegenolarak görülmektedir. Mars Express ve Mars Reconnaissance Orbiter keşif projelerinin radar verileri gerek kutuplarda (Temmuz 2005) gerekse orta bölgelerde (Kasım 2008) geniş miktarlarda su buzlarının var olduğunu ortaya koymuş bulunmaktadır. 31 Temmuz 2008’de Phoenix Mars Lander adlı robotik uzay gemisi Mars toprağının sığ bölgelerindeki su buzlarından örnekler almayı başarmıştır.
    Günümüzde, Mars, yörüngelerine oturmuş üç uzay gemisine evsahipliği yapmaktadır: Mars Odyssey, Mars Express ve Mars Reconnaissance Orbiter. Mars, Dünya hariç tutulursa, Güneş Sistemi’ndeki herhangi bir sıradan gezegenden ibaret değildir. Yüzeyi pek çok uzay aracına evsahipliği yapmıştır. Bu uzay araçlarıyla elde edilen jeolojik veriler şunu ortaya koymuştur ki, Mars önceden su konusunda geniş bir çeşitliliğe sahipti; hatta geçen on yıllık süre sırasında gayzer (kaynaç) türü su fışkırma veya akıntıları meydana gelmişti. NASA’nın Mars Global Surveyor projesi kapsamında sürdürülen incelemeler Mars’ın güney kutbu buz bölgesinin geri çekilmiş olduğunu ortaya koymuştur. Bilim insanları, 2006'da Mars yörüngesine oturtulan "Mars Reconnaissance Orbiter" (Mars Yörünge Kaşifi) uydusundan alınan veriler sonucu, Mars'ta sıcak aylarda tuzlu su akıntılarının oluştuğunu bildirmişlerdir.
    Mars’ın 1877 yılında astronom Asaph Hall tarafından keşfedilen Phobos ve Deimos adları verilmiş, düzensiz biçimli iki küçük uydusu vardır. Mars Dünya’dan çıplak gözle görülebilmektedir. "Görünür kadir"i −2,9’a ulaşır ki bu, çıplak gözle çoğu zaman Jüpiter Mars’tan daha parlak görünmesine karşın, ancak Venüs, Ay ve Güneş’çe aşılabilen bir parlaklıktır.

    Jupiter:
    [​IMG]
    Jüpiter (Erendiz, Müşteri) Güneş Sistemi'nin en büyük gezegeni. Güneş'ten uzaklığa göre beşinci sırada yer alır. Adını Roma mitolojisindeki tanrıların en büyüğü olan Jüpiter'den alır. Büyük ölçüde hidrojen ve helyumdan oluşmakta ve gaz devleri sınıfına girmektedir.

    Satürn:
    [​IMG]
    Satürn (eski adı ile Zühal) Güneş Sisteminin Güneş'e yakınlık sırasına göre 6. gezegenidir. Büyüklük açısından Jüpiter'den sonra ikinci sırada gelir. Adını yunan mitolojisindeki Kronos'tan alır. Çıplak gözle izlenebilen 5 gezegenden biri (diğerleri, Merkür,Venüs, Mars, ve Jüpiter) olarak eski çağlardan beri insanoğlunun dikkatini çekmiştir. Büyük ölçüde hidrojen ve helyumdanoluşmakta ve gaz devleri sınıfına girmektedir.
    (Kendisi aşık olarak saatlerce inceleyebildiğim mucizevi güzelliği olan bir gezegen.)

    Uranüs:
    [​IMG]
    Uranüs Güneş Sisteminin Güneş'ten yakınlık sırasına göre 7. gezegenidir. Çap açısından Jüpiter ve Satürn'den sonra üçüncü, kütle açısından bu iki gezegen ve Neptün'ün ardından dördüncü sırada gelir. Adını Yunan mitolojisi'ndeki gökyüzü tanrısı Uranos'tan (Yunanca'da Οὐρανός, Latinceleştirilmiş şekli ile Uranus) alır. 1781 yılında William Herschel tarafından bulunmuştur. Buz devlerisınıfına girmektedir.

    Neptün:
    [​IMG]
    Neptün, Güneş Sistemi'nin sekizinci ve Güneş'e en uzak gezegenidir. Adını Roma deniz tanrısı Neptunus'ten alan gezegen, çapına göre en büyük dördüncü, kütlesine göre ise en büyük üçüncü gezegendir. Dünya'nın 17 katı kütlesiyle ikizi sayılabilecek Uranüs'ten çok az büyük ve daha yoğundur. Güneş'e olan uzaklığı ortalama 30 Astronomik birimdir (AU).
    23 Eylül 1846'da keşfedilen Neptün, deneysel gözlemlerden önce matematiksel tahminlerle bulunan ilk ve tek gezegendir.Alexis Bouvard, Uranüs'ün yörüngesindeki beklenmeyen değişikliklere, bilinmeyen bir gezegenin kütleçekimsel etkisinin sebep olduğunu öngördü. Daha sonra Neptün, Johann Gottfried Galle tarafından Urbain Le Verrier'in tahmin ettiği pozisyonun çok yakınında bir bölgede gözlemlendi. Kısa bir süre sonra da en büyük uydusu Triton keşfedildi. Kalan 12 uydusu ise ancak 20.yy'da keşfedilebildi. Neptün şimdiye kadar sadece Voyager 2 tarafından ziyaret edildi.
    Neptün'ün yapısı Uranüs'e çok benzemektedir, bununla beraber bu ikisi, daha büyük gaz devleri olan Jüpiter ve Satürn'ün yapısından biraz farklıdırlar. Neptün'ün atmosferi, Jüpiter ve Satürn'ün atmosferi gibi ağırlıklı olarak hidrojen ve helyum, ve az miktarlarlarda hidrokarbonlar ve azottan oluşmakla beraber, görece yüksek miktarlardaki su, amonyak ve metan buzları ile onlardan ayrılmaktadır. Gök bilimcilerin Uranüs ve Neptün'e bazen buz devleri demesinin nedeni de işte bu farklılığı vurgulamaktır. Neptün'ün iç katmanları, Uranüs'e benzer şekilde ağırlıklı olarak buz ve kayaç malzemelerden oluşmaktadır. Atmosferinin üst katmanlarında bulunan metan, gezegene mavi görüntüsünü vermektedir.
    Uranüs'ün durağan atmosferinin aksine Neptün'ün atmosferi hareketli ve göze çarpan hava olayları ile dikkat çekmektedir. Örneğin, 1989'daki Voyager 2 yakın geçişi sırasında gezegenin güney yarım küresinde Jüpiter'deki Büyük Kırmızı Leke'ye benzer bir Büyük koyu leke vardı. Bu atmosfer olayları, 2100km/s'e varan hızlara sahip Güneş Sistemi'ndeki en güçlü rüzgarlar tarafından gerçekleştirilmektedir. Güneş'e olan uzaklığı nedeniyle, Neptün'ün üst atmosfer katmanları, -218°C'ye kadar düşen sıcaklığıyla Güneş Sistemi'ndeki en soğuk yerlerdendir. Bununla birlikte, gezegenin merkezi yaklaşık 5000 °C kadar sıcaktır. Neptün, 1960'larda farkedilen ve 1989'da Voyager 2 tarafından kesin olarak onaylanan çok ince ve parçalı bir halka sistemine de sahiptir.



    (APOLLO18)'den not: Bunlar sadece giriş bilgisi içeren bir geçiş notudur. İleride daha detaylı olarak ele alacağız.
     
    Moderatör tarafından en son değiştirilen: 25 Eylül 2016
  3. ÈrroR_™

    ÈrroR_™ User

    gunesi okudum :D hep sunu dusunurum nasil bir aheng biraz daha yaklassa yada bizden uzaklassa neler olur neler:D 100 yillar sonra neler olacak kimbilir ki :)
     
  4. Aliens

    Aliens User

    Şöyle söyleyeyim bir kaç milimetre bir sapma bile felakete neden olur. Dünya bir kaç santim demiyorum bakın, MİLİMETRE (mertenin 1000'de 1'i gibi ufacık bir mesafe) diyorum, yakınlaşacak olursa okyanuslar kaynayabilir, anlayacağınız kuraklaşır ve canlılık yok olur. Yine bir o kadar uzaklaşacak olursa donar ve yine canlılık yok olur. Dünya gerçekten öyle bir yere oturtulmuş ki ne tip bir felaket olursa olsun ( Gamma ışın patlamaları-Süper/Hiper nova patlamaları vb.) hiçbirinden etkilenmeyecek derece korunaklı bir yerde. Gerçekten yaratıcı dudak değil beyin uçuklatıcı bir düzenle var etmiş.
     
  5. ÈrroR_™

    ÈrroR_™ User

    birde su var dunya denen gezegen insan icin mi var edildi yoksa zaman icinde burdaki yasama uygun insan v.b varliklarmi uredi :D biraz karısık dusuncelerim var benim :D
     
  6. Aliens

    Aliens User

    Şimdi dünya ortalama 4.5 milyar yaşında. İnsanlar son 1-2 milyon yılında yaşadı. Ama şu da var, dünya 2-3 milyar yıl gelişmiş bir canlıyı barındıracak düzeyde gelişmemişti. Sonraki 1 milyar yıllık süreçte daha farklı dengelerin oturması gerekiyordu ( Asteorid Yağmurlarının dinmesi, Toplu yok oluş dönemlerinin geçmesi vb.). Yani sorunun cevabı evet oluyor.
     
    Son düzenlenen: 21 Eylül 2016
  7. Aliens

    Aliens User

    Paylaşılma Tarihi: 22.09.2016

    Bu sefer sizlere birleşme sürecine girmiş bir galaksi örneği göstereceğim. Hemde bu galaksi oyun harita arka plan nesnelerinden biridir.

    Fareler [NGC 4676] Galaksileri
    [​IMG]

    Oyun İçi Görseli:
    [​IMG]
    Bulunduğu Harita: GG α Arka Plan Görüntüsü.

    Özellikleri:
    NGC 4676, veya Fareler Galaksileri, Berenis'in Saçı takımyıldızı yönünde bulunan ve etkileşim hâlindeki iki sarmal galaksi. Çarpışma ve birleşme sürecindeki galaksiler yaklaşık olarak 290 milyon ışık yılı uzaklıktadırlar. Kütleçekim etkilerinin birbirlerinde oluşturdukları uzun kuyruklar nedeniyle bu isim verilmiştir. Saç kümesi'nin üyesi olan galaksiler, büyük olasılıkla daha önce birbirlerinin içinden geçmiş ve bu iki galaksi birleşinceye kadar çarpışmalar tekrar tekrar sürecektir.
    Galaksilerin renkleri oldukça tuhaftır. Üstteki galaksinin (NGC 4676A, fotoğrafın sağındadır), çekirdeğinde bazı karanlık bölgeler ve sarmal kollarını çevreleyen mavimsi beyaz kalıntılar bulunur. Kuyruk dışarıya doğru önce mavi renk ile başlar ve daha sonra sarımsı bir renk alarak son bulur. Gerçekte hemen hemen tüm sarmal galaksilerde kollar sarımsı bir renk ile başlar ve giderek mavileşen bir renk ile sonlanır, bu bakımdan NGC 4676A oldukça sıradışıdır. Alttaki galaksi (NGC 4676B, fotoğrafın solundadır), sarımsı çekirdeği ve iki yayıyla normale daha yakındır; koldaki kalıntıların alt kısımları mavimsidir.
    Galaksilerin fotoğrafı 2002 yılında Hubble Uzay Teleskobu'nun eski kameralarından daha hassas olan ve daha geniş bir alanı görüntüleyen Gelişmiş Araştırma Kamerası (ACS) tarafından elde edilmiştir.

    (APOLLO18)'den Not: Arka Plana geçirilirken galaksilerin bazı ayrıntılar belirginliğini yitirmiştir. Lakin benzerlik ve şekil uyumu çok iyi bir şekilde tutmaktadır.
     
    ÈrroR_™ bunu beğendi.
  8. ÈrroR_™

    ÈrroR_™ User

    cok guzel bir ayrinti haritada da bunu yakalaman mukemmel olmus hic dikkat etmemistim. neden fareye benzetildigini cozemedim o ayri:D
     
  9. Aliens

    Aliens User

    Bakan kişi şizofren olabilir. :D Teşekkür ederim. :D Daha çok var da teker teker paylaşıyorum. :) Ama sanırım bu konu hiç sevilmedi. :( Baksana örümcekler ağ yaptı konuya. :(
     
  10. ÈrroR_™

    ÈrroR_™ User

    bilgilendirmeler guzel,aslinda cogu detay bilmediklerimiz ,faydalanmak bilgilenmek isteyenler mutlaka olacaktir:)
     
  11. Aliens

    Aliens User

    Hevesim az kaçtı gibi. :D Ama yılmadan sizler için uğraşıyor ve yeni bilgiler hazırlıyorum. Umarım modlarımız ve diğer arkadaşlarımız da gelir ve birlikte fikir alışverişi yaparız.
     
  12. ÈrroR_™

    ÈrroR_™ User

    ufak ufak zamana yayarak yazsan belki hep ustlerde olur daha cok gorunur.mesela bu ilk bakarken 2.sayfada idi zor buldum :D
     
  13. Aliens

    Aliens User

    Merhaba de katıl muhabbete konusu yüzünden o ilk sayfa kısmı imkansız oluyor. :D
     
  14. Zaman hıza göre değişir. Işık hızına yaklaştıkça zaman yavaşlar. Işık hızına ulaştığın anda zaman tamamen durur. Esas soru şu:
    Işık hızını aşarsak zaman geriye doğru mu akar? İşte bunun yanıtını bilmiyoruz.

    Karadelikten ışığın kaçamadığını düşünürsek karadelik ya tam olarak ışık hızında çekim uyguluyor yada daha hızlı... Bazı teorilere göre karadelikte belli bir noktayı geçtikten sonra (yanlış hatırlamıyorsam olay ufku) geçen şey karadeliğin bir parçası olur ama dışarıdan bakar birisi asla o cismin yada varlığın girdiğini göremez çünkü bakan kişiye göre ordaki zaman donmuştur ancak giren cisim içinde baktığı her şey çoktan yok olmuştur.
     
  15. Aliens

    Aliens User

    Güneş Sistemimizi Tanıyalım'da Ayrıntılı olarak incelenecek ilk gezegenimizi açıklıyorum:
    MERKÜR:
    [​IMG]
    Merkür (Utarit), Güneş Sistemi'nin Güneş'e en yakın gezegenidir. 8 gezegenin en küçüğüdür. Adını Roma mitolojisindeticaret ve yolculuk tanrısı ve tanrıların habercisi olarak bilinen Merkür'den alır. Çıplak gözle izlenebilen 5 gezegenden biri (diğerleri Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn) olarak eski çağlardan beri insanoğlunun dikkatini çekmiştir. Yer benzeri ya da 'kaya' yapılı gezegenler sınıfına girmektedir. Güneş'e yakınlığı nedeniyle yeryüzünden izlenmesi güçtür ve hakkında bilinenler sınırlıdır. Uydusu bulunmamaktadır.
    Merkür, Güneş'e uzaklığı yaklaşık 46 milyon ile 70 milyon kilometre arasında değişen oldukça eliptik bir yörünge izler.Plüton'dan sonra Güneş Sistemi'nin gezegenleri arasında gözlenen en yüksek dışmerkezlik değerine sahip bu yörüngenin milyonlarca yıllık bir çevrim içinde zaman zaman daha da basıklaşarak dışmerkezlik derecesinin günümüzdeki 0,21'den 0,5 düzeyine dek yükselebildiği sanılmaktadır.

    FİZİKSEL ÖZELLİKLER:
    Merkür, Güneş Sistemi'nin iç gezegenler olarak adlandırılan diğer dört üyesi gibi katı bir yapıya sahiptir. 5,43 g/cm³ olan yoğunluğuDünya ile karşılaştırılabilecek denli yüksektir ve Dünya'dan sonra Güneş Sistemi'nde karşılaşılan en büyük değerdedir. Merkür Güneş'e yakınlığı nedeniyle güneş ışınlarının güçlü etkisi altındadır ve sıcak bir gezegendir. Yüzey ısısı uzun süren Merkür gündüz sırasında 457 °C üzerindeki düzeylere çıkabilirken, etkili bir atmosferin yokluğu nedeniyle gece -172 °C'ye kadar düşmektedir. Gezegenin koyu bir yüzeyi vardır. Yüzeyin 0,11albedo değeri vardır, yani üzerine düşen güneş ışınlarının ancak yaklaşık onda birini yansıtır.

    -Yüzey Şekiller:
    Merkür (Mariner 10' dan çekilmiş) Merkür yüzeyinin en dikkat çeken özelliği tüm gezegen üzerine dağılmış irili ufaklı çarpma kraterleridir. İlk bakışta Ay yüzeyine benzetilebilecek bu görünümün, daha dikkatli bir incelemede birçok farklılıklar içerdiği anlaşılır. Ay'da olduğu gibi kraterlerin yoğun bir şekilde iç içe geçtiği alanlar arasında, krater yoğunluğunun çok düşük olduğu, yumuşak engebeli geniş düzlükler yer alır. Bu bölgeler kraterlerin sık olduğu bölgelere göre daha alçakta yer alırlar ve Ay'daki 'deniz'lere benzer şekilde, büyük çarpmalar sonucunda gezegen içinden yüzeye çıkan lav akıntıları ile oluştukları sanılır. Gerek bu oluşumların, gerekse büyük kraterlerin çoğunun, Güneş Sistemi içinde büyük çarpışmaların sürdüğü 4,5 ile 3,8 milyar yıl öncesini kapsayan dönemde meydana geldiği düşünülür. 3,8 milyar yıl öncesinden günümüze kadar, Güneş Sistemi büyük çarpışmaların sıklığının azaldığı, nispeten sakin bir döneme girmiştir. Merkür üzerindeki en büyük çarpışma izi, 1300 km çapındaki Caloris Havzasıdır. Bu dev lav denizi 100 km çapında bir gökcisminin çarpması ile gezegenin manto tabakasından yüzeye çıkan sıvılaşmış materyel ile oluşmuş, bu arada şok dalgalarının gezegen boyunca yayılarak diğer yüzünde odaklanması sonucunda Caloris Havzasının tam karşı kutbunda 500.000 km²lik bir alan son derece engebeli bir hal almıştır. Ayrıca düzlükler üzerinde yüzlerce kilometre uzunluğunda ve yüksekliği 2–3 km'yi bulan kırıklar dikkati çeker. Bunlara, gezegenin soğuması sırasında küçülen hacminin neden olduğu sanılmaktadır. Kırıkların bazı kraterlerin içinden de geçmeleri krater oluşum döneminden daha sonra meydana geldiklerini düşündürür.
    Gezegen yüzeyinin en dışta kalan birkaç metre kalınlığındaki kısmının, Ay yüzeyindekine benzer biçimde çok küçük göktaşlarının milyarlarca yıldır süren bombardımanı sonucunda ince bir toz haline gelmiş regolit tabakası olduğu varsayılır. Aynı Ay'da gözlendiği gibi az sayıdaki genç kraterin, ışınsal olarak kendilerini çevreleyen parlak beyaz çizgilerin ortasında yer aldığı görülür. Bu çizgiler, çarpma sırasında 'kirli' regolitin üzerine sıçrayan taze materyal ile ilişkilidir.

    -Yüzeydeki Maddeler:
    Merkür'ün yüzeydeki kurtulma hızı gezegenin düşük kütlesi nedeniyle Dünya'nın ancak % 40'ı kadardır. Bu düzeydeki bir çekim gücü, gezegen yüzeyindeki 400 °C'yi aşan sıcaklıklar karşısında gazların uzaya kaçmasına engel olamayacak denli güçsüzdür. Bu nedenle Merkür'ün çoğunlukla orta ağırlıktaki elementler içeren (oksijen, sodyum, potasyum) son derece seyrek bir atmosferi bulunmaktadır. Bu atmosfer durağan olmaktan çok, Merkür'ün konumunda etkisi güçlü olan güneş rüzgarı ve yüksek yüzey ısıları nedeniyle gezegen yüzeyinden koparılan ve kısa sürede uzay boşluğuna kaybedilen atomlardan oluşmuş, sürekli yenilenen bir yapıdadır. Bu şekliyle, Merkür atmosferini Dünya'nın egzosferi ile karşılaştırmak olasıdır.

    -Merkür'ün Manyetik Alanı:
    Merkür'ün küçük boyutuna oranla önemli sayılabilecek bir manyetik alanı bulunmaktadır. Ekseni Merkür'ün dönüş eksenine 11° eğimli, kutupları Dünya'nın manyetik kutuplarına göre ters yerleşmiş durumda, yani kuzey manyetik kutbu gezegenin coğrafi güney kutbuna komşu olan ve gezegen yüzeyinde Dünya manyetik alanının % 1'i kadar güçlü bu alan, Merkür çevresinde küçük bir manyetosfer oluşturmaya yeterlidir. Manyetosfer, Güneş rüzgarı adı verilen ve güneş kökenli hızlı parçacıkların oluşturduğu plazma akımının, gezegenin manyetik alanın etkisi ile saptırılarak engellendiği bölgedir. Manyetosferin en dışında, plazma akımının yavaşlayarak hızının ses hızının altına indiği ve yön değiştirdiği bir şok dalgasıgözlenir. Merkür'ün manyetik alanı güneş rüzgarı ile gelen parçacıkları yakalayıp gezegen çevresinde tutacak kadar güçlü olmadığı için, Van Allen kuşakları yoktur.
    Küçük bir gezegen olan Merkür'ün çekirdek sıcaklığının bir manyetik alan oluşturmak için gerekli olan sıvı demir kütlesini barındırmaya izin vermeyecek kadar düşük olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle, bugün gözlenen manyetik alanın gezegen içindeki aktif bir manyetik dinamo tarafından sağlanmak yerine, çok önceleri mıknatıslanmış olan katı haldeki çekirdek tarafından sürdürüldüğü görüşü ortaya atılmıştır.

    -Merkür'ün Kendi Ekseni Etrafında Dönüşü:
    Gözlem koşullarının güçlüğü, Merkür'ün teleskopla ayırdedilebilen yüzey yapılarının hareketlerine dayanarak dönüş periyodunun hesaplanmasını zorlaştırmıştır. 1960'lı yıllara gelinceye dek gezegenin kendi ekseni etrafında dönüşünün, Güneş çevresindeki hareketi ile 'kilitlenmiş' şekilde 88 günde tamamlandığına inanılıyordu. Gezegenin bir yüzünün sürekli karanlıkta kalarak çok düşük sıcaklıkta bulunması ile sonuçlanacak bu durum, 1962 yılında radyo gökbilim tekniklerinin Merkür'ün gece yüzünde sıcaklığın hiçbir zaman -160 °C'nin altına düşmediğini ortaya koyması ile tartışmalı hale geldi. 1965 yılında radar incelemeleri, gezegenin dönüş hızının yaklaşık 59 günlük bir devir ile uyumlu olduğunu gösterdi. İtalyan gökbilimci Giuseppe Colombo bu sürenin Merkür'ün yörünge periyodunun 2/3 ü kadar olduğuna dikkati çekerek, gezegenin alışılmamış bir dönüş-yörünge kilitlenmesi olabileceğini bildirdi. Bu, Mariner 10 uzay sondasının 1974 yılında Merkür'ü ziyareti sırasında doğrulandı. Bugün, Merkür'ün kendi etrafındaki dönüşünü 58,65 günde tamamladığı bilinmektedir. Yörünge ve dönüş periyodlarının bu şekilde 3:2 oranındaki senkronizasyonu, gezegenin oldukça eliptik yörüngesinin yol açtığı önemli yörünge hızı değişimleri ile daha uyumlu görülür. Bu şekilde, 1:1 oranındaki bir kilitlenmenin özellikle günberi dönemindeki hızlanma sırasında yol açacağı librasyon hareketleri ve buna bağlı güçlü gel-git etkileri ve iç gerilimler önlenmiş olmaktadır.
    Merkür'ün bu dönüş biçimi ilginç sonuçlar doğurur. Gezegen kendi ekseni etrafında bir dönüşünü tamamladığı 58,65 günlük süre içinde Güneş çevresindeki dönüşünün de üçte ikisini gerçekleştirdiği için, güneşin görünür hareketi çok daha yavaş olmaktadır. Merkür'ün herhangi bir noktasında güneşin iki doğuşu arasında geçen süre dünya ölçülerine göre 176 gündür; diğer bir deyişle bir Dünya yılı, 2 Merkür gününe eşittir. Bunun yanı sıra aşırı eliptik yörünge nedeniyle değişen yörünge hızı, gezegenin güneş çevresindeki açısal hızının bazen kendi etrafındaki açısal hızı aşmasına, yani güneşin görünür hareketinin ters yöne dönmesine yol açar; gezegenin bu eliptik çizgi üzerinde güneşe yaklaşıp uzaklaşmasıyla güneşin görünür boyutunun da değişmesi tabloya eklendiğinde Merkür üzerinde geçen bir günün öyküsü iyice renklenir:
    Caloris Havzası, Güneş'in meridyenden yani öğle noktasından geçişi ile günberi geçişinin aynı zamana geldiği bir konumdadır. Merkür'ün her iki yılında bir, bu bölge öğle ile yaz ortasını bir arada yaşayarak gezegenin (ve Güneş Sistemi'nin) en sıcak yeri olur. Caloris Havzası'ndaki bir gözlemci Güneş'in doğudan yükseldikçe büyüdüğünü ve doğudan batıya doğru hareketinin yavaşladığını görür. Güneş en yüksek noktayı geçtikten ve alçalmaya başladıktan kısa bir süre sonra durur ve geriye doğru hareket etmeye başlar. En yüksek noktadan bu kez ters yönde ikinci geçişinde en büyük görünür çapa ulaşır ve batıdan doğuya alçalırken yeniden küçülmeye başlar. Bir süre sonra tekrar yavaşlayarak durur ve doğudan batıya alışılmış hareketine döner. Batı-doğu doğrultusundaki bu geriye hareket dünya ölçüleriyle birkaç gün sürmüştür. Güneş öğle çizgisinden üçüncü kez geçer ve batıya doğru alçalırken küçülmeye devam eder. Güneş battığında bir Merkür yılı dolmuştur. İkinci yıl Caloris Havzası'nın gecesi boyunca geçer, Güneş doğudan yükselmeye Havza'sının 3. bir Merkür yılına girilmiştir.
    Caloris Havza'sının 90 derece doğusunda bulunan bir gözlemci için gün çok farklı başlar. Büyük ve sıcak bir güneş doğudan yavaşça yükselmeye başlar, ancak bir süre sonra durarak yeniden alçalır, batarken en büyük çapa ulaşır, dünya ölçüleriyle 2 gün sonra tekrar doğar ve yükseldikçe görünür büyüklüğünün azaldığı gözlenir. Öğle çizgisinden geçerken en küçük halini almıştır, batıya doğru alçaldıkça tekrar büyümeye başlar. Batıdan battıktan kısa bir süre sonra aynı noktadan tekrar en büyük şekliyle doğduğu gözlenir, batı ufkundan bir süre yükseldikten sonra yeniden alçalır ve bir Merkür yılı boyunca görünmemek üzere batar.

    MERKÜR'ÜN TANINMASININ TARİHÇESİ:
    • Eski çağlardan günümüze ulaşan kaynaklarda Merkür Ay, Güneş, Venüs, Mars, Jüpiter, ve Satürn ile birlikte, görünür hareketlerinin diğer yıldızlardan farklılığıyla tanınan 7 gökcisminden biri olarak gösterilir. Bu yönüyle, antik gökbilim için olduğu kadar astroloji açısından da önem taşıyan gezegen, birçok dilde haftanın yedi gününe adını veren gökcisimlerinden biri olarak, tarih öncesinden günümüze insan kültüründe yerini korumuştur. Eski Yunan'da sabah yıldızı olarak görüldüğünde Hermes, akşam yıldızı olarak görüldüğünde ise Apollo olmak üzere iki ayrı ad taşımaktaydı. Pisagor sayesinde bu iki yıldızın aslında aynı gökcismi olduğunu öğrenen ilkçağ dünyası, Merkür ve Venüs'ün Güneş çevresinde döndüğünü ileri süren Heraklit ile ilk kez güneşmerkezli görüş ile tanıştı. Romalılar ise gezegene Hermes'in Roma mitolojisindeki eşdeğeri olan ayakları kanatlı haberci tanrı Merkür'ün adını verirken büyük olasılıkla Merkür'ün sabah ufku ile akşam ufku arasındaki hızlı geçişlerinden etkilenmişlerdi.
    • 1639'da İtalyan gökbilimci Giovanni Battista Zupi basit bir teleskop yardımı ile Merkür'ün evreleri olduğunu farketti. Gezegenin Güneş etrafında döndüğünü bildirdi.
    • 1880'lerde İtalyan gökbilimci Giovanni Schiaparelli atmosferin olumsuz etkilerini en aza indirebilmek amacıyla, Merkür'ün gökyüzünde yüksekte bulunduğu gündüz saatlerinde teleskopla yaptığı gözlemlerle, Merkür yüzeyindeki koyu ve açık renkli bölgeleri gösteren ilk 'albedo haritası'nı çizdi ve Merkür'ün dolanma süresi ile kendi etrafında dönme süresinin eşit olduğunu iddia etti.
    • Yunan asıllı ve Türkiye doğumlu Fransız gökbilimci Eugène Michel Antoniadi 1934 yılında yayınladığı kitabında Merkür'ün o zamana kadar yapılmış en ayrıntılı albedo haritasını sundu ve gezegenin dikkate değer bir atmosferi bulunduğunu öne sürdü.
    • 1962 yılında Michigan Üniversitesinden W.E. Howard, gezegenin kızılötesi ve radyo ışınımları ölçümlerine dayanarak Merkür'ün gece yüzünün hiçbir zaman güneş ışığı almayan bir yüzeyden beklendiği kadar soğuk olmadığını, bu nedenle 88 günlük dönüş süresi iddialarının akla yakın olmadığını ileri sürdü.
    • 1965'te Gordon H. Pettengil ve Rolff B. Dyce Porto Riko'daki Arecibo radyoteleskopu yardımıyla yaptıkları radar incelemeleri ile gezegenden yansıyan ışınların Dopplerkaymasını ölçerek Merkür'ün kendi ekseni etrafındaki dönüşünü yaklaşık 59 günde tamamladığını hesapladılar. Bu bulgu üzerine İtalyan bilim adamı Giuseppe Colombo bugün kabul edilen 3:2 yörünge-dönüş senkronizasyonu görüşünü ortaya attı.
    1991 yılında Arecibo radyoteleskopundan yapılan radar gözlemlerinde gezegenin kutup bölgelerinde donmuş halde su bulunabileceğini düşündüren bulgular elde edildi.
     
    TheDarkMen_2 bunu beğendi.
  16. Bütün denizlerin kaynayacağını sanmıyorum :D Muhtemelen habitable zone dediğimiz kısım oldukça daralacaktır ve yaşanacak çok ufak bir bölge kalacaktır :)
     
  17. Aliens

    Aliens User

    Şöyle biyebilirim ekosistem çok hassas. Bazı dengeler bozuldukça zamanla yok oluş başlar. Benim dediğimde bir süreçtir. Daralır ve sonunda yok olur.
    Dediklerine katılıyorum. Doğru söyledin. Şuan kapıdayım. Daha detaylı bilgilendireceğim seni.
     
    TheDarkMen_2 bunu beğendi.
  18. GÖÇEBE

    GÖÇEBE Guest

    Uzay yaratılmış olmuş bitmiş ya da Big Bang olmuş bitmiş ne karıştırıyorsunuz :)
     
  19. fazla bilgi göz çıkarmaz :)
     
  20. Aliens

    Aliens User

    Göçebe lütfen burayı terk et! :D Tüm ortamın güzelliğini mahvettin. :D:D:D
     
Konu Durumu:
Mesaj gönderimine kapalı.